Volvo, otomotiv güvenlik teknolojilerinde köklü bir değişikliğe hazırlanıyor. 2026 model yılıyla birlikte, İsveçli marka amiral gemisi ES90 ve EX90 modellerinde LiDAR teknolojisinden tamamen vazgeçmeye hazırlanıyor.
Bu adım, başlangıçta standart donanım olarak sunulan, ardından opsiyonel hâle gelen LiDAR sistemlerinin artık araçlarda yer almayacağını gösteriyor. Volvo, bu stratejik değişiklikle hem tedarik zinciri risklerini azaltmayı hem de maliyet optimizasyonu ve teknoloji standartlarını yeniden tanımlamayı hedefliyor.
Volvo’nun LiDAR Kararının Arka Planı
Luminar ile İlişkiler ve Sözleşme Sorunları
Volvo, yıllardır LiDAR tedarikçisi Luminar ile çalışıyordu. Ancak Luminar’ın finansal zorluklar yaşaması, 2L tahvillerine ilişkin faiz ödemelerini kaçırması ve SEC başvuruları, Volvo’nun stratejisini değiştirmesinde kritik rol oynadı. Volvo Cars ABD sözcüsü, bu değişikliğin tedarik zinciri riskini sınırlamak için alındığını ve Luminar ile yaşanan sözleşme sorunlarının kararın doğrudan nedeni olduğunu açıkladı.
Luminar, 31 Ekim 2025 tarihinde yaptığı SEC başvurusunda, Volvo’nun 2026’dan itibaren ES90 ve EX90 modellerinde Iris LiDAR’ı standart olarak sunmayacağını doğruladı. Opsiyonel olarak sunulması hâlinde bile 2027’den itibaren LiDAR entegrasyonunun geleceği, Luminar’ın geliştirmekte olduğu Halo sistemine kadar ertelendi. Bu gelişme, Luminar için önemli bir gelir kaybı ve uzun vadeli planların yeniden gözden geçirilmesi anlamına geliyor.
LiDAR’dan Kameraya Geçiş
Volvo, LiDAR yerine kameraya dayalı sistemleri temel alan bir ADAS altyapısına (Advanced Driver Assistance Systems – Gelişmiş Sürüş Destek Sistemleri) geçiyor. Bu sistemler, otonom sürüş ve güvenlik işlevlerinde üç ana bileşenle çalışıyor:
Kamera Tabanlı Algılama: Ön, yan ve arkadaki çoklu kamera modülleri, araç çevresindeki nesneleri algılayabiliyor. Yeni sistem, LiDAR’a kıyasla daha düşük maliyetli, hafif ve bakım açısından avantajlı.
Radar ve Ultrasonik Sensörler: Yakın mesafe ve hız algısı için kullanılan radarlar, çarpışma öncesi uyarı ve adaptif hız kontrolü işlevlerini destekliyor.
Haritalama ve AI Yazılımı: Gelişmiş yapay zekâ algoritmaları, kamera ve radar verilerini işleyerek güvenli sürüş için gerçek zamanlı kararlar alabiliyor.
Bu kombinasyon, özellikle şehir içi ve otoyol sürüşlerinde, LiDAR sistemleri kadar güvenli ve verimli bir çözüm sunmayı hedefliyor. Volvo, EX90 ve ES90 modellerinde bu kameraya dayalı çözümle otomatik acil durum yönlendirme, Park Pilot ve gelişmiş adaptif hız sabitleyici gibi işlevleri destekliyor.
LiDAR vs Kamera Tabanlı Sistemler
Özellik
LiDAR (Luminar Iris)
Kamera Tabanlı Sistem (Volvo ADAS)
Yorum
Algılama Yöntemi
Lazer tarayıcı ile 3D nokta bulutu
Yüksek çözünürlüklü kameralar ve radar
Kamera daha ucuz, LiDAR daha hassas mesafe ölçümü
Menzil
200–250 m
120–150 m
LiDAR uzun menzilde daha doğru, şehir içi için kamera yeterli
Hava Koşullarına Dayanıklılık
Yoğun yağmur, sis ve kar performansı yüksek
Sis ve yoğun yağmurda algılama azalıyor
Volvo, yazılım optimizasyonu ile kamera eksiklerini telafi ediyor
Maliyet
5.000–7.000 $/araç
1.500–2.500 $/araç
Kamera tabanlı sistem ekonomik avantaj sağlıyor
Bakım & Kalibrasyon
Düzenli kalibrasyon gerekiyor
Daha az bakım gerektiriyor
LiDAR kalibrasyon ihtiyacı operasyonel zorluk yaratıyor
Otonom Sürüş Seviyesi
L2+ / L3 (optimizasyon ile)
L2 / L2+
Kamera tabanlı sistemler henüz tam otonom sürüş seviyesine ulaşamadı
Bu tablo, Volvo’nun kararını teknik ve ekonomik açıdan anlamak için önem taşıyor. LiDAR’ın hassasiyet avantajına rağmen, maliyet ve tedarik riski markayı kameraya yönlendirdi.
Pazar ve Türkiye Etkisi
Volvo’nun Global ve Türkiye Stratejisi
Volvo, LiDAR’ı kaldırsa da güvenlik standartlarını korumayı sürdürecek. Türkiye pazarı özelinde, bu değişiklikin etkisi şöyle özetlenebilir:
Maliyet ve Fiyatlandırma: Kameraya dayalı sistemler, opsiyonel LiDAR’a kıyasla daha düşük maliyetle sunulacak. Bu da ES90 ve EX90 modellerinin fiyat esnekliğini artıracak.
Yedek Parça ve Servis: Kamera tabanlı sistemler, LiDAR’a kıyasla daha az bakım ve teknik destek gerektiriyor, Türkiye’de servis maliyetleri düşebilir.
Otonom Teknoloji Algısı: LiDAR kaldırılması bazı kullanıcılar için teknoloji gerilemesi algısı yaratabilir, ancak Volvo’nun güvenlik işlevlerini optimize etmesi bu algıyı azaltabilir.
Bu karşılaştırma, Volvo’nun kameraya geçişinin maliyet avantajı sağlarken, otonom sürüş seviyesinde rakiplerine göre sınırlı kalacağını gösteriyor.
Gelecek Öngörüleri ve Teknoloji Stratejisi
Volvo’nun LiDAR’ı tamamen kaldırma kararı, otomotivde yeni bir eğilimi de işaret ediyor:
SDV ve Yazılım Tabanlı Güvenlik: Araç yazılım güncellemeleri (OTA) ile güvenlik sistemleri sürekli geliştirilecek. Bu, hem model ömrünü uzatacak hem de kullanıcı deneyimini artıracak.
Tedarik Zinciri Dayanıklılığı: Kameraya geçiş, Volvo’yu tedarikçi bağımlılığından kurtaracak ve üretim planlamasında esneklik sağlayacak.
Abonelik ve Veri Modelleri: SDV altyapısı, gelecekte bazı güvenlik işlevlerinin abonelik sistemiyle sunulmasına imkan tanıyabilir.
Volvo’nun 2026 sonrası LiDAR stratejisi, sektörün diğer oyuncularına da örnek olacak nitelikte. Tesla ve Mercedes’in halen LiDAR veya radar entegrasyonu kullanıyor olması, kameraya dayalı çözümün sadece maliyet ve esneklik odaklı bir tercih olduğunu gösteriyor.
Volvo’nun LiDAR’dan kamera tabanlı sistemlere geçişi, teknik olarak bir gerileme değil; aksine, maliyet, tedarik güvenliği ve yazılım optimizasyonu açısından ileriye dönük bir hamle. Türkiye pazarında bu değişiklik, tüketiciye daha erişilebilir fiyat ve düşük bakım maliyeti sunarken, güvenlik standartları korunduğu sürece rekabet avantajı sağlayabilir.
Otonom sürüşün geleceğinde kamera tabanlı sistemler yeterli olacak mı? Volvo’nun yeni yaklaşımı, yazılım ve yapay zekâ ile bu açığı kapatmayı hedefliyor. Bu da markanın uzun vadeli stratejisinde esnek ve sürdürülebilir bir adım olarak öne çıkıyor.
News
